avril lavigne
  yıldız çağrı atiksoy röportajı
 
Ve Merakla Beklenen Yıldız Çağrı Atiksoy Röportajı!
Merakla beklediğiniz röportajın yazıya geçirilme ve derlenme işlemi bitti. Yıldız Çağrı Hanıma röportaj teklifimizi kabul ettiği için ve bize değerli zamanlarını ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz. Röportajda üyelerimizin merak ettiği bir çok soruya yanıt arandı, merak ettiğiniz birçok şey soruldu. Organizatörcü başımız gözde hanıma,soru editörümüz celebi abiye ve teknik destekçimiz Ateşbaz kardeşimize tüm uğraşları, yardımları destekleri için çok çok teşekkür ediyoruz.


Çağrı erkek ismi olarak bilinir, size bu ismin verilmesinin bir hikâyesi var mı?
Çağrı ismini bana annem vermiş. Bu yüzden ben, erkek ismi olduğu için tabi ki küçüklükten beri ceremesini çekiyorum. Arkadaşlarım falan dalga geçiyordu. Onun haricinde anneme göre bir hikâyesi var, annemin komşusunun erkek çocuğu vardı ismi çağrı ve O’na annem bakardı. O yüzden benim ismime Çağrı konuldu. Yani O çocuktan geliyor benim ismim.

Üyelerimiz size nasıl hitap edilmesi gerektiğini tartıştılar. Kimi “Yıldız Hanım”, kimi de “Çağrı Hanım” denmesi gerektiğini düşünüyor. Siz kendinize nasıl hitap edilmesini istersiniz?

Genelde çevremde Çağrı diye hitap ederler. Yıldız ismine daha yeni alışıyorum. Bazen sette bana Yıldız diyorlar, bakmıyorum bile çünkü küçüklükten beri Çağrı’ya alıştığım ve çevremdeki herkes de bana Çağrı dediği için Çağrı deseler daha iyi olur.

TV’lerdeki dizileri izler misiniz? YS dizisine girmeden önce, dizinin önceki bölümlerini izlediniz mi?

TV’deki dizileri vakit buldukça izlemeye çalışıyorum, kaçırmadığım diziler arasında Yaprak Dökümü var, çok beğenerek izliyorum.

Bu diziye girmeden önce diziyi izlemiyordum ama bölümlerini bana yapımcı vermişti. O yüzden izledim, yani ne olduğunu, ne bittiğini her şeyini biliyorum diziyle ilgili hatta bu diziye gireceğim için biz bir ay öncesinden hazırlık yapmıştık.


STV ile çalışmanın diğer TV’lerle karşılaştırıldığında avantaj ve dezavantajları nelerdir?

İnsanlar eleştirilerinde artık dizinin karakterinden çıkıp kendi kişisel hayatlarına girdiği için böyle bir dezavantajı var. Onun haricinde çok büyük avantajları var. Çünkü Samanyolu kendi kapsamında gerçekten çok iyi bir kuruluş. Setini çok seviyorum, insanları çok saygılı, çok iyiliksever, her yönden iyi yani.


Sonraki yıllarda değişik projelerle STV ile çalışma fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Tabiki de olur. Ben sonuçta dediğim gibi STV’ yi çok sevdim. Ailem gibi benimsediğim için burası benim ikinci yerim, hatta bazen birinci yerim oluyor çünkü ailemden fazla buradaki ekip arkadaşlarımı görüyorum. O yüzden tabiki de sıcak bakarım yani her zaman Samanyolu’yla çalışmayı.



Daha değişik dizi setlerinde ve ortamlarda bulundunuz. YS dizi setinde nasıl bir ortam var, çekimler sırasında ilginç olaylar yaşanıyor mu, anlatır mısınız?

Yağmurdan Sonra dizisinden önce ‘Ahh İstanbul’ da oynuyordum, Sibel Can ve Tarık Akan’ın dizisi. Ben oraya çok alışmıştım hatta son bölümü çekerken ağlamıştım. Buraya 23. bölümde geldim ve gerçekten çok zorlanacağımı düşünmüştüm. Çünkü kimseyi tanımıyorum, yeni oturmuş bir yere geliyorum, çok zordu benim açımdan ama sağ olsun herkes acayip iyi ve acayip üstüme düştüler ki bir bölümde biz alıştık diyebilirim hatta bir bölüm bile değil yani, bölüm sonunda gayet can ciğer kuzu sarmasıydık. Çekimler sırasında acayip ilginç olaylar oluyor, hangi birini anlatayım ki? Çok gülüyoruz bir kere. Çok zevkli geçiyor, hiç gergin ortam ya da tartışmalar olmuyor bizim setimizde. Gayet keyifli, gayet mutlu, gayet güleç, hatta bazı zamanlar çok gülmekten sürekli tekrar tekrar tekrar. Genelde Ali abi ve Sefa’yla birlikte üçümüz olduğumuzda baya bir bomba oluyor.

YS da oynamaya başladıktan sonra hayatınızda olumlu/olumsuz ne gibi değişiklikler oldu?

Hayatımda olumlu tabiki de çok şey değişti. Daha da bir tanındım, Ahh İstanbul’ dan da zaten vardı ama Yağmurdan Sonra onun üstüne tatlısı gibi bir şey oldu. Onun haricinde olumsuz işte dediğim gibi biraz önceki saydıklarım ama onları pek kulak asmamaya çalışıyorum. Ben Müjdat Gezen’ de okuyordum ve Ahh İstanbul dizisi nedeniyle onu durdurmak zorunda kaldım ve tekrardan girmek istediğimde tabi biliyorsunuz sezon ortasında almıyorlar. O yüzden bir senem yandı ve ardından zaten Yağmurdan Sonra dizisinden teklif geldiği için o okul dondu kaldı orada. Ama olumlu yanını söyleyeyim, burada çok başarılı tiyatro sanatçılarıyla birlikte oynuyorum ve burası benim okulum gibi. Burada da yetiştiğime inanıyorum çünkü hepsi sağ olsun bana çok yardım ediyor. Bir hatamda olsun bir şeyde olsun direk geliyorlar, konuşuyorlar, bana “şöyle yap daha iyi olur” gibi yol gösteriyorlar. O açıdan onlar benim hocalarım, bende burada öğrenciyim, her gün okula gidip geliyorum, böyle bir durum yaşanıyor, o yüzden çok olumlu tarafları var.


Peki, YS izleyicilerinden aldığınız ilk tepkiler nasıldı?

İlk tepkiler kötü oldu. Onlara aslında hak veriyorum. Neden hak veriyorum çünkü dediğim gibi bende bir diziyi izlediğimde o dizideki başrol oyuncu gittiğinde artık o diziyi izlemiyorum. O yüzden tepkiler oldu tabiki. Benden önceki Seçil Hanım’la kıyaslandım, karşılaştırıldım. Bunlar tabiki de olacak ama dediğim gibi sonradan kişisel hayatıma müdahale edilince biraz üzüldüm. Onun haricinde yolda gördüklerimde tam tersi gayet işte “yeni Işık’ımız”,”seni çok sevdik”,”iyi ki geldin” gibi güzel tepkiler alıyorum.

Dizimizi ve oyuncularını değerlendiren değişik platformlar var. Bunlardan birisi de Samanyolu Fanları. Genel olarak internetle aranız nasıl, sitemizdeki dizi ve sizlerle ilgili yorumları takip edebiliyor musunuz?

İnternetle aram iyiydi ama dediğim gibi bu dizi benim tüm özel yaşantımı alt üst etmiş durumda (gülüyor) TV izleyemiyorum, internete giremiyorum, sadece gazeteden haberleri okuyup güncel olayları takip edebiliyorum. Onun haricinde bana bir-iki arkadaşım söyledi “Samanyolu Fanları’na gir, bir bak senin hakkında şunları yazmışlar” diye, girdim ve baktım. Elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Son olarak iki gün önce girdim, ilk zamanlara göre gayet iyi diyorum ben aslında, hani insanların artık fikri değişmiş, bakış açısı değişmiş.


Bir dizinin başrolünü, hem de 22 bölüm sonra devralmak sizi zorladı mı?

Çok zorladı 22.bölümde hani ben bu kadar zor olacağını bilmiyordum ama yine tahmin ediyordum, bir yadırgama olayı vardı, set kurulmuştu, sonradan geliyorsun adapte olmak çok zor. O karakteri canlandırmak çok zor. Benden önce dediğim gibi Seçil Hanım gayet üstün başarıyla bu karakterin altından kalkmış bir oyuncu ki onun geçmişi bana göre daha da başarılı, çünkü daha da çok deneyimi var. Daha da çok ilke imza atmış, ben daha bu yolun başındayım. Ben kendime oyuncu bile demiyorum. Çünkü oyuncu olmak o kadar kolay değil günümüzde görüyoruz herkes oyuncuyum diye geçiniyor ama bana göre hiçte oyuncu olmak o kadar kolay değil.

İzleyiciler, Işık rolünün çok zor bir görev olduğunu düşünüyorlar ve bu görevi devralma cesaretinizden dolayı sizi kutluyorlar. Işık rolü gerçekten zor mu?

Teşekkür ediyorum izleyicilere (gülüyor) Işık rolü gerçekten zor çünkü kızın inançları var ama bazen sevdikleriyle inançları arasında kalıyor. Sevdikleri derken kızını seviyor, kızını kurtarmaya çalışıyor, bu yüzden inancından ödün vermemeye çalışıyor ama çok zor bir babası var, o yüzden gerçekten zor bir karakter. Yani Allah yardımcısı olsun Işık’ın. O baba varken ciddi anlamda işi çok zor yani.


Genel olarak Işık karakterini değerlendirir misiniz? Acaba canlandıran oyuncunun gözüyle Işık nasıl görünüyor?

Işık bana göre gerçekten saf, masum bir karakter. Kişi Müslümanlıkta çok iyi niyetlidir ve çok iyi niyetli olduğu gibi fesatlık ya da art niyetlilik aramadan karşısındaki insana inanır, ona güvenir. Işıkta böyle bir karakter, hemen inanıyor yani babası o kadar kötülük yapmasına rağmen bir tane iyilik yaptığında bütün o kötülükleri silip, O’na inanabiliyor, O’nu sevebiliyor, tekrardan baba diyebiliyor. Ama saf olduğu kadar da güçlü, sonuçta birçok şey yaşadı, birçok problem, acı çekti, tüm bunlara rağmen hala ayakta, hala tek istediği kızını elde edip buralardan uzaklaşmak, onun için çabalaması, onun için mücadele etmesi ve birçok şeye engel olması gayet güçlü bir karakter olduğunu gösteriyor.

Işık karakteri ile Yıldız Çağrı Hanım arasında benzerlikler var mı? Mesela siz de Işık gibi arayış içinde misiniz?

Aslında var, ben safım Işık gibi, saflığı aptallık anlamında söylemiyorum, gerçekten iyi niyetlilik anlamında söylüyorum. Çünkü bende karşımda bir insanı gördüğümde ilk kez de tanışmış olsam, ilk kez de konuşmuş olsam, o insana hemen inanırım ve hayat hikâyemi anlatırım. Yani benim ağzımdan laf almak çok kolaydır. Bazen patavatsız diyorlar bana (gülüyor) o yönden evet, benzerlik var. Onun haricinde ben Işık kadar güçlü olabilir miydim onu düşünmek lazım aslında. Ya hayatta herkes arayış içerisinde değil midir zaten? Herkesin bir arayışı vardır.

Işık’ın aşırı iyi yürekli, aşırı masum, aşırı zarif olduğuna dair eleştiriler var. Ondan biraz da ataklık, mücadelecilik, iş bitiricilik bekleniyor. Bu konuda neler söylersiniz?

Bana kalsa bende mücadeleci olmayı isterdim, bu aşırı masum, aşırı iyi yürekli, aşırı zarif ama sanırım bunu senaristlere söylemelisiniz (birlikte gülüyoruz) çünkü bizim elimize senaryo geliyor ve oradaki duyguyu, oradaki yoğunluğu,, acı mı, gözyaşı mı, gülümseme mi, neyse onu çıkartmaya çalışıyoruz elimizden geldiği kadar.

Yüz ifadenizde sürekli bir gülümseme var. En çetrefilli anlarda bile bu ifade değişmiyor. Tabi bu sizin elinizde olmayan bir şey. Ancak mimiklerle bazen bu ifadeyi desteklemeyi veya değiştirmeyi hiç düşündünüz mü?

Evet, ben çok gülerim, ciddi anlamda gülmeyi çok seviyorum. Bu kendini övmek gibi anlaşılmasın ama benim yüzümde bir masumluk var, bana kötü karakter yakışmaz mesela ki ben en çok oynamak istediğim rollerden biride şizofren tiplemesidir. Acayip severim ve onu oynayayım, onu sergileyeyim ya da kötü kadın olayım, böyle akıl hastanesinde yatayım, aşkımdan depresyona gireyim falan böyle değişik rolleri seviyorum. Ama yüzümde her zaman bir çocuksu masumiyet olduğu için herhalde yaşımdan da kaynaklanıyor, o yüzden bir gülümseme olabilir, evet benim elimde olmayan bir şey (gülüyor) desteklemeyi ve değiştirmeyi düşünüyorum, bunu uyguladığımı zannediyorum ama uygulayamıyorsam da uygulamaya çalışacağım.

Işık yeni yüzüyle, Nilüferin odasında, annesi ve kardeşinin kirlettiği yeri temizliyorken ve karşısındakilerin kendisinin gerçek kimliğinden habersiz olduklarını biliyorken ve onlara sarılmamak için kendini zor tutuyorken ve bir yanda kızını cehennemden kurtarma planları yapıyorken ve öz yurdunda garip öz evinde hizmetçiyken… İzleyenler bu sahnedeki Işığı çok beğendi. Peki, sizin aklınızdan çıkmayan sahne hangisi?

Bir tek onu mu beğendiniz ya? 35. bölümü çekiyoruz siz en son 34. bölümü gördünüz, yani sadece o odadaki sahnemi aklınızda kaldı, aşk olsun o kadar güzel sahnelerim vardı  bana ağlamak yakışıyor galiba, yani bunu ben söylemiyorum, yine bu kendimi beğenmişlik olarak algılanmasın, genel yorumu söylüyorum size. Ağlamak yakıştığı için her ağladığım sahnede sanırım beğeniliyor. Aklımdan çıkmayan sahne babamın beni kandırmak için işkence gördüğü zindanda çekilmiş sahnelerdi. Biz orada baya zorlandık ve baya güzel geçmişti. O sahnelerde de Ali abinin şöyle bir özelliği de vardı, karşısındaki insanı direk oyun veriyor. Bunu her oyuncu yapmaz ki bizim setteki oyuncular Atilla abi olsun, Sefa olsun, Ali abi olsun, diğer oyuncular da olsun, hepsi çok iyi oyun veriyorlar. Ben onların küçüğü olduğum için beni daha bir koruyorlar. O yüzden karşındaki rolü çıkartabiliyorsun. Onun güzel bir tarafı var yani. O yüzden ben Ali abiyle olan sahnelerimi çok seviyorum.

Şu sıralarda eleştiri okları, oyuncudan daha ziyade Işık karakterine yöneldi. Onun çok fazla saf, her şeye inanan bir yapıda olduğu söyleniyor. Işık’ın bu hali sizi de rahatsız ediyor mu?

Beni rahatsız etmiyor aslında, hani saflık çok ileri boyuta gitmediği sürece Işık’ın saflığı temiz bir saflık yani bu aptallık değil. İyi niyetliliğinden kaynaklanıyor. O yüzden beni rahatsız etmiyor.

Işık karakterinin veya senaryonun “Keşke şurası şöyle olsaydı” diyebileceğiniz bir noktası oluyor mu?

Yok, olmadı aslında, senaryoyu ben çok beğeniyorum. Bizde sizin kadar merak ediyoruz, hani siz diyorsunuz ya önümüzdeki bölümün senaryosunu biliyoruz, aslında böyle bir şey yok. Bizde direk okuyoruz ve “vay be” diyoruz yani, “hani bu neymiş, burası nereye bağlanacak, nerede bitecek “ yani bizde sizin kadar merak ediyoruz ve gerçekten şu son birkaç bölümde senaryo artık aldı başını gidiyor. Yani sizin kadar oyuncularda çok merak ediyor bunun sonu nereye bağlanacak diye.

Bir üyemiz diyor ki “Oyunculuk Allah vergisi bir yetenek. Oyuncu bu yeteneğini hangi hedef doğrultusunda kullanıyor, bu önemli. Kariyer mi, para mı, şöhret mi, insanlığa hizmet mi…” Sizin hedefiniz nedir?

Şimdi bunların hepsi bir oyuncuda vardır. Oyuncu hizmet eder, seyirciye hizmet eder, oyuncu, eğer sen TV içinde, o ekranın içinde bir şey yapıyorsan, seyirciye karşı oynuyorsan zaten şöhreti kabul etmek zorundasın. Ben hiçbir oyuncunun çıkıp ta “ben oyuncu olmak istiyorum ama şöhret istemiyorum” demesini saçma buluyorum. Eğer sen TV karşısında bir iş yapıyorsan onun şöhretine de onun bedeline de katlanmak zorundasın. O yüzden ben şöhreti istemiyorum diye ben hiçbir oyuncunun diyeceğini zannetmiyorum. Benim çocukluktan beri hayalimdi oyuncu olmak ve dediğim gibi hala olmaya çalışıyorum. Bunun haricinde maddi açıdan da tabiki de destek alıyoruz. Hem en güzel tarafı sevdiğin, bir şeyler yaptığın, çabaladığın bir işin sonucunda para kazanmak, kendi ayaklarının üstünde durmak daha güzel, bambaşka oluyor. Kariyer, tabiki de kariyer kim kariyer istemez ki? Bizimde amacımız bu zaten, kariyer yapmak. Gelebileceğimiz noktaların hatta daha da üstüne gelebilmek.


İster istemez Seçil Mutlu ile karşılaştırıldınız. Sonuçta kaçınılmaz olarak, eleştiriler ve övgüler aldınız. Eleştirilerden çok üzüldüğünüz söylendi. Gerçekten üzüldünüz mü, anlatır mısınız?

Evet, üzüldüm, bunu üstüne basa basa söylüyorum önceki sorularda da aslında ben bunu hep dile getirmeye çalıştım. Yanlış anlaşılmaktan korktuğum için. Ben eleştirilere kapalı bir insan değilim, çünkü Samanyolu Fanları’na girdiğimde öyle bir şey oluşmuş galiba, birkaç kişi eleştiriye kapalı gibi bir şeyler yazmış. Böyle bir şey yok, eğer siz dediğim gibi insanlar içinde bir iş yapıyorsanız, sadece oyunculuk değil, yani başka bir meslekte olabilir. Sonuçta eleştiriye açık olmak zorundasın. Bu ilk kuraldır. Zaten eleştirileri sen kabul etmiyorsan ya da eleştirilere açık değilsen evinde otur. Ben eleştirilere sonuna kadar açığım. Ben Seçil Mutlu’ yla karşılaştırılmamdan rahatsız değilim, sonuçta dediğim gibi o bu zamana kadar Işık karakterinin altından son derece başarıyla kalkmış çok iyi bir oyuncu. Son derece başarılıydı, CD ler geldi 1. bölümden itibaren ve oturdum her gün izledim. Vay be ne kadar güzel oynamış dedim hatta korktum ve inşallah ben yapabilirim dedim, O’nun kadar olamasam da. Benim üzüldüğüm nokta Seçil Mutlu’yla benim karşılaştırılmam değil, benim eleştirilmem değil, çünkü herkes beni beğenmek zorunda değil, sadece özel hayatıma karışılmasıydı.

Daha önceki çalışmalarınızda da mutlaka usta oyuncularla birlikte çalışmışsınızdır. YS da Atilla Olgaç, Ali Sürmeli, Cem Kurdoğlu gibi büyüklerlesiniz. Böyle ustalarla çalışmanın size kazandırdıkları nelerdir?

Kazandırdığı şeyler çok fazla var. Atilla abinin, Cem abinin, Ali abinin, Sefa’nın diğer oyuncuların bana gerçekten kazandırdığı çok şey var. Onlara sizin aracılığınızla çok teşekkür etmek istiyorum. Dediğim gibi burası bana göre bir okul, Onlarda benim hocalarım ve çok iyi, çok başarılı hocalar. Bir şey olsa da karışsalar bana, şurayı düzeltseler, bu olsa, şu olsa, bana yardım etseler diyerek Onlardan bir şey kapacağım düşüncesiyle peşlerinde dolanıyorum.


“Keşke şunu da sorsalardı da cevaplasaydım” diyebileceğiniz, bizim sormayı akıl edemeyip de sizin cevaplamak istediğiniz bir soru var mı? Buyurun sorun ve cevaplayın..

Sanırım ben kendimi en iyi şekilde ifade etmeye çalıştım. Atladığım bir şey var mı diye bakıyorum. Çünkü bu benim ilk röportajım arkadaşlar ( gülüyor ) biraz heyecanlı da olabilirim. Bunu da söylemek istiyorum Samanyolu Fanları’na, ciddi anlamda bu benim ilk bire bir röportajım. Böyle güzel bir röportajı ilk defa yaptım. Böyle ciddi soruları ilk defa cevapladım. O yüzden biraz heyecanlanmış olabilirim ya da söylemek istediğim ama unuttuğum şeyler olabilir. Artık onları ikinci röportaj da dile getireceğim ( o gülüyor, biz seviniyoruz) onun haricinde kendimi saf, doğal, katıksız ifade ettiğimi inanıyorum yalan dolan olmadan. İnşallah yorumları bundan sonra oyunculuğumla ya da Işık karakteri ile ilgili yaparlar ki beni üzmesinler. Sizin var mı sormak istediğiniz ya da merak ettiğiniz bir şey?

— Burcunuz?
— Koç burcuyum, yükselenim aslan. Aslanla Koçu düşünmeyin zaten, ikisi de ateş grubu. Çok inatçı, çok kıskanç, çok sabırsızım. Bir şeyi kafama taktım mı o olsun. Çok fevri hareketlerim vardır. Asla nefret etmem, kin duymam. Nefret ettiğimi zannederim ama etmem. Tam bir Koçum yani.
 
  Bugün 9 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!